Doku kapakları, insan ya da hayvan dokusundan imal edilmektedir. Bazı kapaklar, kapaçıklara destek vermek ve anulusa yerleştirmeye yardımcı olmak için bazı yapay parçalara sahip olabilir.
Doku kapaklarının üç tipi vardır: Domuz doku, sığır doku ve insan (allogreft ya da homogreftler):
Biyolojik kapakların avantajları ve dezavantajları vardır. Avantajları: Atrial fibrilasyon gibi diğer koşullara sahip olmadıkça çoğu hastanın, ömür boyu kan sulandırıcı ilaç kullanması gerekmez.
Dezavantajları: Biyolojik kapaklar, geleneksel olarak, özellikle genç insanlarda, mekanik kapaklar kadar dayanıklı kabul edilmezler. İlk üretilen biyolojik kapaklar genellikle yaklaşık 10 yıl sonra yeniden değiştirilmeyi gerektiriyordu. Ancak, perikardiyal biyoprotez aort kapak üzerindeki son çalışmalar, bu kapakların fonksiyonlarında azalma olmaksızın en az 17 yıl kullanılabileceğini göstermektedir. Bu dayanıklılık süresi, biyoprotez kapaklar için yeni bir kilometre taşını temsil etmektedir.
Bir biyoprotez veya mekanik kapak seçim kararı, hastanın tercihine bağlıdır. Genç hastalar,
yaşamları boyunca yeniden bir ameliyat olasılığına karşı, yaşamları boyunca bir kan sulandırıcı ilaç (coumadin) kullanma rahatsızlığı arasında bir tercih yapmak zorundadır. Hastalar 60 yaşından büyükse, sığır perikard biyoprotez kapaklarını, muhtemelen yaşam süresi boyunca kullanabileceklerdir.
Biz minimal invaziv cerrahi için her hastayı özel olarak değerlendirerek her durumda en iyi ve en güvenli yaklaşımı seçmek için hasta ile birlikte ortak bir karar alırız.
Özellikle koltukaltı insizyon ve video asist endoskopik cerrahi teknik ile yapılan minimal invaziv yaklaşımları tercih ediyoruz.
Sağ anterolateral torakotomi ile koltukaltından 6 veya 8 santimetrelik kesi ile yapılan operasyonların, önden yapılan ameliyatlar ile arasındaki tek fark giriş yeridir. Kalp içinde yapılan işlem standart kalp kapak ameliyatıdır. İki teknik operasyon süreleri karşılaştırıldığında, kardiopulmoner bypass, kros-klemp ve total operasyon süreleri uzamaz hatta daha azalabilir. Bu yöntemle kalp kapak ameliyatları, göğüs ön kemiği, hatta hiçbir kemik kesilip, açılmadan yapılmış olur.
Göğüs ön kemiğinin boydan boya açılmaması veya hiç açılmaması hasta için büyük rahatlık sağlar. Açılan alanın çok az olması nedeniyle kanama da az olacaktır, kan transfüzyon ihtiyacı azalır. Ayrıca ameliyat sonrası ağrı da azalmış olur. Özellikle hasta erken dönemde ayağa kalkabilir, yatağında istediği pozisyonda yatabilir, sırtüstü yatmak zorunda kalmaz, sağa sola dönebilir, el ve kollarını rahatça kullanarak yatağından yardım almadan tekbaşına kalkabilir, kendisi yatabilir, günlük ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilir. Koltukaltı kapak operasyonlarının bu özelliklerinin, önden yapılan ameliyatlar ile karşılaştırıldığında, çok büyük bir konfor ve özgüven sağladığı aşikardır.
Özellikle obes ve uyku apnesi olan; sırtüstü yatamayan, uyuyamayan hastalar için uzun süre sırtüstü yatmak zorunda kalmamak çok büyük bir konfor sağlar. Özellikle yaşlı, kemik erimesi olan ve obes hastalarda korkulan göğüs kemiğinin açılma riski, kemik kesilmediği için, bu teknikte yoktur. Ameliyattan hemen sonra günlük hayatına daha kolay ve hızlı dönebilir, uçağa binebilir. Ameliyattan kısa bir süre sonra otomobilinde sürücü koltuğuna oturabilir. Emniyet kemerini takabilir, göğsüne darbe gelmesinden kaçınmak zorunda değildir.
Koltuk altından yapılan bu ameliyatlarda ameliyat yerini hastanın kendisi bile göremeyebilir. Bir ay zarfında girişim yeri belli belirsiz hale gelir. Estetik düzeyi yüksek olduğu için özellikle gençlerde, bayanlarda tercih nedenidir. Göğüs kemiğinin baştan sona kesildiği açık kalp ameliyatlarında kemiğin kaynamasına kadar cinsel ilişki yasaklanır. Hasta göğsüne darbe gelmesinden kendini korumak zorundadır, kollarına yüklenemez. Koltukaltından yapılan girişimlerde hasta, kısa sürede normal performansına döner. Göğsünü gizlemek zorunda kalmaz , yazın denize, havuza girebilir, çevresindeki kişiler ameliyat olduğunu kolay kolay anlayamaz.
Açılan yerin küçük olması ve hiçbir kemik kesisi olmaması nedeniyle enfeksiyon riski daha düşüktür.
Bu operasyon tekniği, obez ve yaşlı hastalarda operasyon sonrası gelişebilecek, göğüs ön kemiğinin iyi kaynamaması, solunumla öksürmekle oynaması (sternum dehisensi ) riskini sıfıra indirir.
İleride gerekli olabilecek ikinci operasyonlar için, reoperasyon riskini de azaltır.
Artık kalp ameliyatından değil, geç kalmaktan korkmak en doğrusudur, unutmamak gerekir ki tedavisiz geçen her gün kalbi yetersizliğe sokabilir. Kontrol muayene ve tetkiklerimizi zamanında yaptırmak, ameliyat önerildiğinde ise kaçmamak, cesaretle operasyona karar vermek, kalbimizi kurtarabilir. Bu ameliyatları minimal invazif cerrahi adı altında bu konuda yıllarca çalışmış, operasyon sonuçları iyi olan, deneyimli, gelişimlere ve yenilikler açık, ileri teknolojiyi ve teknikleri takip edebilen ve kullanabilen cerrahlara olmakta fayda var.